Çocukların için kendin için ülken için bir daha düşün, Türkiye…
Ülkücü camianın yakından tanıdığı, 12 Eylül mağdurlarından, Saffet Bulut döneminde Bahçelievler Belediye Başkan yardımcılığı yapan Hamdi Karakaya siyasi ve güncel konuları içeren özel bir makaleyi on2aybahçelievler.com haber sitesi okuyucuları için kaleme aldı.
Değerli on2aybahcelievler.com haber sitesi okuyucuları,
Türkiye 28 Mayıs’ta çok önemli bir seçime gidiyor. Türk milleti cumhurbaşkanını seçecek. Bu seçim bir referandum gibi olacak. Türk halkı, partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile parlamenter sistemi oylayacak. Tek adam sistemi ile kuvvetler ayrılığının olduğu, denge-denetleme sisteminin olduğu parlamenter sistemini oylayacak.
Sevgili dostlar,
21 yıldır bir iktidar var ve tek bir partinin yönettiği bir Türkiye var. Tabi ki bu uzun süre içerisinde yaptığı olumlu işler de var. Bu ülkede taş taş üstüne koyan her kese minnettarız. Ancak, ülkemiz 21 yıl evvel ekonomik olarak 17. büyük ülke iken bugün 20’nin çok altına düştük. Bugün paramız bazı para birimleri karşısında pul olmuş durumda. Elalemin 1 lirası bizin, 20 – 25 katı civarında. Yani liramız bakımından yerlerde sürünüyoruz. Öyle bir ülke düşünün ki kur korumalı mevduat hesaplarına bir sürü faiz ödeyerek, zengini daha zengin eder duruma gelmişiz. Döviz hesabı ile otoyollar, havaalanları yapıyoruz. 25-30 sene bazı müteahhitlere para ödüyoruz, yine de borçlu kalıyoruz. Kullanan, kullanmayan para ödüyor. Yine de torunlarımızı bile borçlandırıyoruz. Korkarım ki kapitülasyon yeniden geri gelecek.
Sevgili okuyucularım,
Bugün ülkemizi mülteci istilası altındadır. Üstelik rakamı da hiç kimse bilmiyor. Kimine göre 3 milyon, kimine göre 12 milyon. Bu rakamlar ortalama bir Avrupa devleti nüfusundan bile fazla. Bu insanları Türk milleti doyuruyor. Senin, benim verdiği vergilerle bunlara maaş bağlanıyor. Ayrıca, bedava ev bile yapılıyor. Türkiye’nin demokratik yapısı değiştiriliyor. Korkarım ki birkaç sene içerisinde bunların sayıları 30 milyona yaklaşacak. Bu büyük ülkemizde fenerle Türk arayacak duruma geleceğiz. Bu doğum oranları ve sınırların kevgire dönmesinin sonucu korkarım ki bazı il ve ilçelerde ben Arap’ım, Afgan’ım diyerek, oy istenecek. Ve bu mülteciler bu yöreleri yönetecek duruma gelecekler. Yani ya istiklal, ya ölüm diyerek, atalarımızın kurduğu bu devleti bir kurşun atmadan, ne idiğü belirsiz, kendi ülkelerinden kaçan bu dinsiz, itibarsız yığınlara ülkemizi teslim etmeyeceğiz. Yani şairin dediği gibi öz yurdunda parya durumuna geleceğiz. 1920’lerde kurulan bu Cumhuriyeti reklam arası olarak görenler, felsefesinde devlet ebed, müddet düşüncesi olmayanlar devleti yönetmeye devam ederlerse maalesef torunlarımıza hür, bağımsız, onurlu insanların yaşadığı bir Türk devleti bırakamayacağımızın tereddüdünü yaşıyorum.
Değerli dostlar,
Ben 1968’den beri siyasal olarak Türk milliyetçiliğini benimsemiş ve bunu da yaşam felsefesi olarak yaşamış biriyim. Bu fikrimi de Ülkü Ocakları, MHP ve İYİ Parti’de yöneticilik yaparak ve aday olarak göstermiş bulunuyorum. 1978-1980 arası Türk gençliği olarak çeşitli mücadeleler içinde bulundum, hapishanelerde yattım. Kurşunlandım, hastanelerde kaldım. Sonunda bu devletin cumhuriyet savcısı oldum. Sadece ismimin önünde ülkücü yazdığı için askerliğimi sıkıntılı yaptım. Kenan Evren’in cuntası 1983’te savcılıktan attı. Tek suçum ülkücü olmaktı. Yani emeğim alındı, mesleğim çalındı. 1980 öncesi bizim nesil bir tarafta milliyetçi Türkiye, bir tarafta bağımsız Türkiye diyerek, birbirimizi kırarken, bizlerin paltolarının arkasına saklananlar 12 Eylül cuntasını alkışlayarak, son 20 yıldır Türkiye’yi yönetiyorlar. Aynı zihniyet benim gibi düşünenleri hiçbir zaman sevmedi. 2010 referandum sonucunda mesleğime dönmek için müracaatımda Fetocu olmadığım için mesleğe almadılar. 2016 müracaatımda da Ak Partili olmadığım için mesleğe kabul edilmedim.
Bizim arkadaşlarımız bir sağdan, bir soldan diyerek idam edildiler. Kimilerimiz hapishanelerde yıllarca işkence gördü. Kimimiz mesleğinden kimimiz ekmeğinden oldu. Ama paltolarımızın arkasına saklanan, kendilerine muhafazakar mücahit diyenler 12 Eylül’ün bizi tırpanlayan rüzgarından sonra onların kollamalarıyla ülke yönetir duruma geldiler. Şimdilerde bize milliyetçilik dersi verir hale geldiler.
Sevgili dostlar,
2016’ya kadar Türk milliyetçilerine kafatasçı, kandan beslenen, Fatiha bilmez, Bozkurt’umuza havan diyenler, milliyetçiliği ayaklar altına alanlar bize milliyetçilik dersi veriyorlar.
Her durumda aldatıldıklarını öne sürenler, Feto’ya aldananlar, HDP ve PKK’ya aldananlar, ABD’ye, Avrupa’ya aldananlar korkarım ki yarın da çıkıp, bizleri milliyetçiler aldattı diyecekler.
Hiç kimsenin milliyetçiliğini sorgulamak haddim değil, hakkım da değil. Siyasi düşüncesi bölücülük olmadığı müddetçe o kişi benim kardeşimdir, komşumdur. Bu ülkede beraber yaşıyoruz. Ekmeğimizi, suyumuzu bölüşüyoruz. Onun için partiler gelip, geçicidir. Parti için komşumla kavga etmem. Ama bayrağım, vatanım için, milletim için yüz yıl önce atalarımız yokluklar için ne yapmışsa bizler de 7’den 70’e aynı şeyleri yapmaktan bir milim geri adım atmayız. Dün bu ülkeyi milliyetçiler kurdu, bugün bu ülkeyi milliyetçiler koruyacak güçtedir.
Saygıdeğer Türk milletinin evlatları,
Milliyetçiler, Atatürkçüler, yurtseverler, vatanseverler biz bu ülkeyi yolda bulmadık, bize bedava vermediler. Bu güzel ülke bedel ödenerek kurulmuştur. Hiçbir ferde, zümreye, gruba bu ülke feda edilemez. Rejimimiz cumhuriyettir. Cumhuriyetimizin esasları anayasamızda belirtilmiştir. Bunları hiçbir kişi, parti, zümre değiştiremez, değiştirmeyi teklif dahi edemez.
Gözümüzün önünde oynanan bu tiyatro oyununa seyirci kalamayız. Bu koca ülke bir kişinin ve küçük bir grubun iki dudağı arasına hapsedilemez. Bu ülke denge – denetlemenin bulunduğu, erkler ayrımının olduğu 150 yıldır uygulanan parlamenter sistemle yönetilmek zorundadır. Başımıza ağa, bey, padişah seçmiyoruz. Ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanı seçiyoruz.
28 Mayıs’ta sandık başına giderken, çocukların için kendin için ülken için bir daha düşün, Türkiye…
Av. Hamdi Karakaya