MÜCADELEYE DEVAM…

Anlatılacak çok şey var ama “Yukarısı bıyık, aşağısı sakal” durumundayım. Ortalığı savaş alanına çeviren zavallılar, “adaletli bir yarış oldu, milletin iradesi sandığa yansıdı” demeye utanmalısınız. Bir tarafta kamunun bütün olanaklarını, medyayı kullanarak baskı, şiddet, iftirayla hayatın her alanına müdahale eden iktidar, diğer tarafta bir telefon ve tripot kadar kısıtlı olanaklarla halka seslenen, ülke sorunlarını anlatmaya çalışan muhalefet varken, adalet ve demokrasi nereye koyacaksınız? Her türlü hileyle, ithal seçmenle, otokrat yönetimlerle kurulduğunuz koltuklar altınızdan kayacaktır elbet. Ülkemin yürekli insanları düştüğü yerden, kararlı ve güçlü bir şekilde ayağa kalkacaktır.

Parmağındaki yüzükten başka bir şeyi olmadığını söyleyenler, şimdi paralarını sığdıracak yer bulamayanları alkışlayanlar, çöpten yiyecek arayan o yoksulu görmezden geliyorlardı. Oysa, o fotoğraf Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu net bir şekilde resmediyordu. Sokağa dökülenler, milyonlarca insanın yoksulluğunun yanı sıra, deprem bölgelerinde toprak altındaki yakınlarını bulamayan, evsiz, aşsız kalan insanların çaresizliğiyle de alay ettiler…

Mücadele dolu günler bizi bekliyor. Yılgınlığın, vazgeçmenin, terk etmenin zamanı değil. Yarınımız, çocuklarımız, toprağımız, anılarımız ve sahici baharlar için ayağa kalkmalıyız. Çünkü, önümüzde iki seçenek var; ya sarayın saltanatını sessizce seyredeceğiz ya da muhalefeti güçlendirmek için mücadele edeceğiz. Aksi halde, ülke dışından ahkam kesen dincilerin, mülteci adı altında ülkemizi işgal eden suçlularla yaşamaya razı olacağız.

Hani 85 milyon kazanacaktı? Hani Türkiye kazanacaktı? Daha ilk konuşmasında aba altından sopasını göstermeyi ihmal etmedi. Devletin halka karşı sorumluluklarını hatırlatan, “şükür” psikolojisinden çıkıp haklarını talep eden insanlar, cesaretle, “herkes için adalet, herkes için bağımsız yargı” diye haykırmalı. Yanı başındaki kadın düşmanlarını “sütten çıkmış ak kaşık” ilan edip, kendisine karşı olanları teröristlikle suçlayan birinin “zenginlik” hülyalarına son vermek için yola çıkmalıyız.

Ahmed Arif’in şiirinde öğütlediği gibi:

“Öyle yıkma kendini,

  Öyle mahzun, öyle garip…

  Nerede olursan ol,

  İçerde, dışarda, derste, sırada,

  Yürü üstüne – üstüne,

  Tükür yüzüne celladın,

  Fırsatçının, fesatçının, hayının…

  Dayan kitap ile

  Dayan iş ile.

  Tırnak ile, diş ile,

  Umut ile, sevda ile, düş ile

  Dayan rüsva etme beni. “

Diş hekimi Dr. Hüseyin Özkahraman

CHP Bahçelievler eski ilçe başkanı

About Author

on2ay

See author's posts